•  
ÇOCUKLARDA YARATICILIK 18 Haziran 2021

Bu yazımızda çocuklarda yaratıclığı ve teşvik etme yollarını inceledik. Yazımız "Çocuklarda Yaratıclık" isimli kitabımızdan derlenmiştir.

   Yaratıcılık, kendimizle ve hayatımızla olan ilişkimizi ele alan çok yönlü bir kavramdır (Bruce, 2008). Eğer kendimizle olan ilişkimizden keyif alabiliyorsak bu hem iyi bir şeydir hem de duygusal bir olgunluk işaretidir. Bebekler ve çocuklar da içinde bulundukları gelişim dönemi boyunca sevdikleri ve rahat oldukları insanlarla birlikteyken hayatlarının yaratıcılık yolculuğuna başlamış olurlar. Kendilerini rahat ve güvende hissettiklerinden dolayı keşifler yapabilir, yenilikçi ve yaratıcı olabilirler. Bu yaratıcılık, özellikle çok orijinal olmayabilir, fakat onlar için yenidir. Bu tür yaratıcılığa “gündelik yaratıcılık” denir. Çocuklar böylelikle yaratıcılık hayatlarına ilk adımı atmış olur.

Bebeklerde Yaratıcılık

   Yaratıcılık, ilk ortaya çıkmaya başladığı süreçle birlikte ele alındığında; bir başlangıç süreci, sonrasında yaratıcı öğrenmenin kendisi ve son olarak da yaratıcı ürünler ortaya çıkarılmasını içeren üçlü bir süreç olarak ele alınabilir. Bu üçlü süreç, tamamen doğrusal olarak ilerlemese de sürecin kendisi, yaratıcılığın yavaş yavaş ortaya çıkması şeklinde başlamaktadır (Bruce, 2008). Bebekler etraflarındaki insanlarla sözel olmayan bir iletişim yoluyla ve duyuları üzerinden iletişim kurmaya başlar. Bu iletişim sayesinde bebekler kendilerini diğerlerinden ayırt edebilirler. Yaratıcılığın başlangıcı ise bebeklerin bir şeyler yapabiliyor olduklarını ya da birilerine bir şeyler yaptırabiliyor olduklarını anlamaları ile başlar. Bu çerçevede, bebeklere hayatta ne tür etki yaratabileceklerini görmelerinde yardımcı olmak, yaratıcılık sürecinin başından itibaren tetiklenmesini sağlayacaktır (Bruce, 2008). Özellikle ikinci ve üçüncü aylarında bebeklerle yüz yüze oynanan oyunların onların yaratıcılık deneyimlerini pekiştirmede faydalı olduğu söylenebilir (Murray ve Andrews, 2000). Bebekler dünyaya hem sorun çözücü hem de sorun üretici olarak gelirler. Bu iki süreç de yaratıcı öğrenmeyi gerektirir. Fakat sorun ürütmenin kendisi daha yaratıcı bir yapıdadır (Karmiloff-Smith, 1992). Ayrıca, bebeklerin etraflarındaki dünyayı somutlaştırma duyusu, diğer insanların da aslında bebeklere benzedikleri bilgisi ile bağlanır. Bebekler kendilerini diğer insanlara bağlanmış olarak hissederler. Bu bağlılık hissinde kullanılan dil etkilidir ve yaratıcı öğrenme için bebeğe kapı açmaktadır. Bebekler iki aylık olduktan sonra, çevrelerindeki olayları tahmin etme, bunlar için önce davranma ve bunları kontrol etmekten keyif almaya başlar. Bu durum, tam da bebeklerin yaratıcı öğrenme süreci içerisinde olduklarını gösteren bir işarettir. Bebekler, yaptıkları şeyler ve insanların tepkileri arasındaki ilişkiyi fark edip bu farkındalıklarını nesneler için de genişletirler (Bruce, 2008). Her bir yenilik ve farkındalıklarını artıran her bir durum onlar için muhteşemdir.

Çocuklarda Yaratıcılığı Teşvik Etmek

   Yaratıcılığın geliştirilmesinde ailenin büyük bir rolü bulunmaktadır. Ailenin çocuğa karşı tutumu özellikle demokratikse, çocuk evde neler yapıp neler yapamayacağını bildiği ve ailesi onu olduğu hâliyle kabul ettiği için çocuk özgün düşünebilir ve böylelikle daha yaratıcı olabilir.    Ayrıca, yaratıcılığın geliştirilmesinde okul da büyük önem arz etmektedir. Okul çalışanlarının çocuklar için olumlu ve sıcak bir sınıf ortamı hazırlamaları, çocukların kendilerini uygun bir şekilde ifade edebildikleri fiziksel ve duygusal ortamın oluşturulması, okulda ortaya çıkarılan üründen çok sürece önem verilmesi, çocuklara etkinlikleri için gerekmedikçe zaman sınırlaması verilmemesi gerekmektedir. Ayrıca, çocukların okulda hem arkadaşlarından hem de öğretmenlerinden destek alabildikleri ve dışsal ödül ve yarışmaların gerekmedikçe kullanılmadığı bir sınıf ortamı hazırlanması da önemlidir (Öztürk, 2011). Çocuklarda yaratıcılık gelişimini sınıf ortamında da iyileştirmek gereklidir. Bunun için sınıfın duygusal ve fiziksel ortamının bazı önemli özelliklere sahip olması beklenmektedir. Duygusal çevre, sınıf içerisinde öğretmenin çocuklara hissettirdiği değerli olma ve oldukları gibi kabul edilme hâli olarak ele alınabilir. Çocuklar bu sayede kendilerini güvende ve özgür hissederler ve yaratıcılıkları da bu sayede baskılanmaz. Ayrıca, öğretmenin tutarlı bir sınıf yönetimi anlayışı da çocukların kaygı seviyelerini düşürmesi yoluyla yapılan işe odaklanmayı kolaylaştırır. Çocukların yaratıcılıklarının gelişmesine destek olabilecek fiziksel çevre ise, sınıfın yeteri kadar ısı ve ışık bulunduran, temiz ve havadar bir sınıf olması ile ilgilidir. Buna ek olarak, sınıf içi materyallerin yeterli sayıda ve çeşitlilikte olması da çocuklara yaratıcılıklarında özgürlük sunabilecektir. Öte yandan, yaratıcılığın gelişmesinde öğretmenler de önemlidir. Çocuklara karşı öğretmenler ilgili, sıcak tavırlı, öğrenmeye açık, gözlem yapmayı seven ve uyumlu yapıda olmalıdır (Öztürk, 2011).

 Günümüzde gitgide artan bir şekilde sosyal medya ve televizyonun pasif tüketimi nedeniyle çocukların yaratıcılıkları ve hayal kurma yeteneklerinin gücü azalmaktadır. Hatta bu nedenle çocuklarda ortaya çıkan dışsal motivasyon da ayrıca içsel motivasyonun zararına olacak bir şekilde güçlenmektedir. Bilgi, yetenek ve zekâ gibi kavramlar önümüzdeki yıllarda karşılaşacağımız sorunları çözmede gerekli, fakat yeterli değildir. Bunların yanı sıra orijinallik, merak, risk alma ve belirsizliğe hoşgörü ile yaklaşma gibi kavramlar da sorunun çözümünün tek olamayacağı gelecek yıllarda göz önünde bulundurulması gereken yaratıcılık niteliklerindendir.

Yaratıcı Fikirleri Desteklemek

   Yaratıcı fikirleri desteklemek ve korumak için önerilen bir çerçeve, sekiz kuraldan oluşmaktadır: yargılamamak, yorum yapmamak, düzenlememek, uygulamamak, endişelenmemek, geriye bakmamak, odaklanmamak ve enerjiyi saptırmamak (Linkner, 2011). Bu kurallar iyi bir şekilde uygulanabildiğinde, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde yaratıcı fikirler daha fazla ortaya çıkabilecek ve devamındaki yaratıcı süreç de desteklenebilecektir.

Çocuklarda Yaratıcılık ( 1. Baskı / Ağustos 2020) – Nobel Akademik Yayıncılık

Ed: Dr.Öğr.Üyesi Gülten Ünal

ISBN:  978-625-406-069-4

YORUMLAR
    Henüz yorum yapılmamış.